3 Aralık 2008 Çarşamba

bir şey söyle!

Gücün er ya da geç bitecekti. Bir hikayede hep konuşan olamazdın; sesinin soluğunu keseceğini söylerdin. İnanmazdım. Tıpkı ellerimde ve yüzümde, aynaya her bakışımda gördüğüm yansımanın giderek silikleşmesine inanamadığım gibi. Özlemek ağır işti; sen bunu bilir gibiydin. Bazen içine dönen; bazen kalbinden hızlı koşan gözlerinde görürdüm. Neye benzediğini bilmediğim, yabancı bir şeydi üstelik. Nasılsa öğreneceksin diyemez; daha hızlı konuşur, daha deli bakardın. Yokluk bıraktığın yerlerde izlerini bir kutsal emanet gibi saklayacağımdan emin, her şeyi biriktirirdin. Bir gün lazım olacak nasılsa….hep dediğin, hep kızdığım gibi..Bir gün lazım oldu. Gün geldi her şeyden çok onlara gereksindim. Eriyip giden hatıranla başa çıkmak için ellerinin değdiği her şey mabedim oldu.

Şimdi başka yüzlerdeki garipsemeyi tanıyabiliyorum. Yanındayken senin bende gördüğün şeyi iyi biliyorum. Sormadıklarım, ertelediklerim, neye yarayacak bunlar dediklerim hayatımın baş ucunda..Bir ömre yetecek özlemle, eksik kaldığın cümleleri doldurmak işi bana düştü. Yüzümde senden alıntı izlerle birilerine özlemden ötesi yoktur demeye çalışıyorum. Sözle değil izle anlatılabilecek, tanıdık ama hiçbir şeye benzemeyen…

Senden sonra birgün mutlaka lazım olacak hiçbir şey bulamadım. Sesinin sinmediği kırıntılardan hayat çıkarmayı beceremedim… Senin yarım bıraktığın bu hikayede kimse konuşmuyor artık. Hani biri çıt çıkarsa büyü bozulacaktır….Öylesi bir bekleyiş içinde birbirinin yüzüne bakamayan öykü kişilerine benzedik. Bir daha konuşamayacağımızı biliyoruz. Sustuklarımızın ardında senin olduğunu, paylaşmayı beceremediğimiz sessizliğinin beklediğini; ama ilk cümleyi söyleyen olmaktan kaçtığımızı da…

11 yorum:

beenmaya dedi ki...

bilmek kabul edip bırakmak mıdır peki...

beenmaya dedi ki...

her gününüzün bayram tadında sağlıklı, keyifli, mutlu ve huzurlu geçmesi dileğiyle iyi bayramlar sevgiler selamlar...

joeblack dedi ki...

Ben her zaman özlenen olmak istedim aslında,nedense hep özledim hemd çok fazla,ne zaman özlesem kendi içimdeki müstesna ülkeyekoşarım ve ben orada,kibrit çöplerinden küçük bir gemi yapıyorum.Yağmur sularından bir deniz biriktiriyorum.Can sıkıntımı havaya üfürüp kendi halinde rüzgarlar çıkartıyorum.Umudun haylaz serinliğini iğnelerle gökyüzüne çengelliyorum.Avuçlarımı suyun üstünde gezdirerek beyaz köpüklü dalgalar tetikliyorum.Denizin kulağına ezberlemeyi bilemediğim bütün o esrarlı mısraları fısıldıyorum.İçimin sebepsiz daralmalarını denizin göz alabildiğine uzanan genişliğine bırakıyorum. Zamanı gösteren her şeyi elimin tersi ile itiyorum .Gerçeğin ruhumu eğip büken bütün baskılarına karşı topyekün bir isyan başlatıyorum.Bir gün için bile olsa yapıyorum bunu , bir saat için bile olsa, bir an için bile olsa yapıyorum. Kendi derin denizime boylu boyunca uzanıyorum . Oradan kendi serin gökyüzüme bakıyorum.Ellerimi ve ayaklarımı bilmediğim bir yerlerden uzatıp denize sokuyorum .Bakışlarımı gökyüzünün düşülmekle bitmeyen sonsuzluğuna bırakıyorum. Yer çekimini ve diğer bütün fiil çekimlerini unutuyorum. Hafızamı mümkün olduğunca kendimden uzak tutuyorum.Kendime sadece kendimi yaklaştırıyorum.Sadece kendimle göz göze geliyorum.Sadece kendimin elinden tutuyorum.sanki yaşamıyorum da sadece bir atlı karıncaya biniyorum Öyle tatlı bir sarhoşlukla dönüyorum, dönüyorum kendi etrafımda, dünyanın etrafında, benimle birlikte dönmeyen her şeyin etrafında….. Dönüyor ve bu tatlı sağırlığın tadını çıkartıyorum. Sağırlığın ne kadar konuşkan bir papağan olduğunu fark ediyorum. Bütün dikkatimle o hiçbir şey söylemeyen papağana kulak veriyorum . Kelimesizliğin dilini yavaş yavaş söküyorum. Dilsizliği heceliyorum. her şeyi görünür hale getiren bu engin körlüğü sevgiyle kucaklıyorum . Ona demli bir çay ısmarlıyorum. Daha önce bulunduğum her yeri boşaltarak kendi varlığımı dolduruyorum . Bir kerecik bile olsa yapıyorum bunu . Bir an için bile olsa yapıyorum .Zincirlerimden boşanarak masmavi bir deniz olmakla, yemyeşil bir çayır olmak arasında kararsız kalan bir düzlüğe salıyorum kendimi. Saçlarımı uçuşturan esintilerden beynimide uçuşturmalarını rica ediyorum.Yapıyorlar anında istediklerimi.Düşünceler uçuşarak etrafa saçılıyor,denizin üstündeki minik beyaz köpüklerle yada çayırı dolduran üç yapraklı yoncalarla muhabbete tutuşuyorlar. Onlara bakıp bende genişliyorum.Burası hangi ülke diye soruyorum kendime ,burası ben miyim diye soruyorum. Bir gün için bile olsa ,bir saat için bile, bir an için bile olsa burası ben miyim diye soruyorum. Arıyorum haritada böyle bir ülke bulamıyorum . Sonra her şeyi anlıyorum. Haritada böyle bir ülke yok diye bağırıyorum. Hiç de üzülmüyorum ..Bu ülkenin ,haritada olmakla varolabilen bir ülke olduğunu kavrıyorum . Bunun için onu daha çık sevmeye başlıyorum o kadar çok seviyorum ki bu ‘kayıp ülke’yi ,maviliğinde,yeşilliğinde, beyazlığında kendi rengimi kaybetmek istiyorum. Bu ülkede bulunduğum sürece kendime ait bir rengim olmasını istiyorum.Bu ülkenin renklerinin bir araya gelerek benimde rengim olmasını istiyorum. Ama onları buna zorlaıyorum Bu ülkenin zorlamaya gelmez bir ülke olduğunu biliyorum. Zamanı gelince çıkıp gitmek gerektiğini biliyorum. Zamanı geliyor ve çıkıp gidiyorum .Yelkenleri indirip gerçeğe dönüyorum . Kendimi boşaltıp bulunduğum yerleri dolduruyorum . Dünyaya ait oluyorum ,sadece arasıra dönüp o müstesna ülkeye göz kırpıyorum… beklide kalp kırpıyorum…

Ayşe Marika Sağlam dedi ki...

tek tek ne diyeceğimi düşünerek okudu yorumları...özleme dair açılan bir kapıdan kaçmayan ne çok insan varmış...yok aslında salt insan değil bu yara...yaralar yardım ediyor yaşamaya...joeblack!elinize sağlık...bir rüyadan rüya çıkarmak ne güzel oluyormuş...beenmaya!bilen bırakamaz..artık geç kalmıştır..yorumun ve dileklerin için teşekkürler...

Fulya Bozoğlu dedi ki...

sevgili peri çıkmazı;
adresini bi ara kaybetmiştim.uzun zaman sonra gördüğün yorumum hakkında yazdıklarına diyecek söz bulamadım.kalakaldım öyle.umarım herşey güzelleşir senin adına.
tekrar seni bulmak güzel ((:

görüşmek üzere..

Ayşe Marika Sağlam dedi ki...

seni burada ağırlamak keyifli...yorumum için söylediğin yüceltici şeye ise tek bir şey diyebilirim:sen başlattın:)

efrasiyab dedi ki...

bu yazıya yorum yazılmaz ki
bu yazıya hüzünlenilir ancak
ben de öyle yaptım
ıssız adam filmi gibi
bittiğinde yarım kalıyo insan.
çok güzel.
bu kadar sade anlatılabilirdi bu duygular.

Ayşe Marika Sağlam dedi ki...

bu yorum için ne denebilir peki?sadece mutlu olur insan...gözleri parlar....teşekkür ağız dolusudur...

Emre KORLU dedi ki...

bu yazıyı okumadım direkt anneciğini okudum köşede öylece duran güzel kadının altında yazanları..ve şimdi ağlıyorum..
herşey bir kabustu diyecek sana buna emin ol..ne diyeceğimi bilemiyorum ki..

Ayşe Marika Sağlam dedi ki...

iyileştiğini görmek güzel gay_yor..buradaki incecik sözlere karşılık veremiyorum çok zaman...ama mutluluk böyle bir şey olmalı; bundan eminim...

piyer raynal dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

düş zaman peşime

düş zaman peşime
sadece ikisi kaldı hayatta.bu fotoğraftan kalan;soluk almayı beceren iki kişi.diğerlerinin terkine inat,yaşamda direten iki kişi.hangileri ölüme bakıyor...hangileri hayatta diretiyor...hangileri yas bıraktı hangileri acı parçalarını süpürür hala...

her şey

her şey
onlarsız yaşanmıyor...sanal beyinlilere,sokakarası uyuşuklarına,vakitsiz yığınlara inat hem de

zaman ki sonsuzdur

zaman ki sonsuzdur
yaşamım boyunca içimi kemirttiniz.evlerinizle.okullarınızla.iş yerlerinizle.özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim dirilttiniz.YAZI YAZMAK İSTEDİM AÇ KALIRSIN DEDİNİZ.aç kalmayı denedim serum verdiniz.DELİRDİM.Kafama elektrik verdiniz.ben bütün bunların dışındayım.

sylvia plath çizgisi

sylvia plath çizgisi
kalbimin sızısı...hiçbir şeye benzemeyen.herkesten kıskanır gibi sevdiğim...

tezer&deniz

tezer&deniz

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim
Yoz bir toplum düzeninde yaşamaktan usanıp yaşamlarına son verenlere, üstlerine gaz döküp kendini yakanlara, hasta gözüyle bakıyoruz. Onları ruh hastası saymakla, insanın insanca yaşamak hakkına, insan olarak yaşayamıyorsa, yaşamı dışlama hakkına tepeden bakıyoruz. İnsan yaşadığı toplumdan utanç duyduğu için pekala canına kıyabilir, inanıyorum buna. Böyle önemli bir kararın arifesinde, öteki kararlardaki bocalamalara da yer yoktur üstelik: kaldırım kirlense de olur, banyo kanlansa da, çocuklar korksa da, dostlar üzülse de. Bu tür incelikler, kaygılar çok geride kalmıştır.

deniz bilgin

deniz bilgin
sessizce yittin; sesini duyan????

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD
"Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir seni kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek" ne çok var yitenlerden..ne de güzeldin.ne büyük sözleri fısıldadın gecenin kulağına.duymamanın hazzına kapılmış lal kalabalıklar arasında elbet var ışığını koklaya koklaya izinden gelen birileri

.....

.....

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ
ey iki adımlık yer küre!senin bütün arkabahçelerini gördüm ben

selçuk baran

selçuk baran
haziran'dır,Arjantin tangoları'dır..kimselerin adını zikretmeyip hayata küstürdüğü sözcüklerin en güzel ustasıdır.erken çekip gidenlerdendir.az kaldı bitiyor derken bir bir önünde ölüm penceresi açılmıştır..sevdiğimiz ne kaldı...kim ellerimizi tutacak korkudan buz kestiğinde.kitapları basılmaz,sahaflar o "adam"ı tanımıyorum der...kim, peki kimin vicdanı sızlar?

Die Verwandlung