.jpg)
bir söz ve susuş..kalbin ritmini ayaklandıran adımların izinde. yolun sonu hep aynı yere vardığında söz kendine kapanır; aynı isimle çağrılan; birbirinden habersiz iki çocuk...yaşamı sahiplendiğini sanan, hayallerin kapı eşiklerinden sığmayacağını bilmeden büyüyen... zaman alıp başını giderken, hayaller bir bir geride bırakılır. terk edilen o yer yıllar sonra bile aynı kalsın diye. zaman acımasız bile olamayacak kadar kendine dönük...hoyrat ve sakar! neleri yıkıp yaktığından habersiz.kimlerin yüzünde keskin, dibe çöreklenmiş izler bıraktığının da...
isimler aynı kalır; sesleniş de..ama seslerin içindeki o ince duyuş zamanın ellerinde tuzla buz..kurumuş yaprakların hazin sesi.çocukluğun üstüne basmaktan zevk alışına aldırmayan...nasılsa bir yerlerden hortlayacak, kendinin olanı çekip alacak. zamanın aymazlığıyla tanışmamış iki çocuk.. belki daha fazlası. biri büyümenin gereklerini bir çırpıda kavrayacak, diğeri hep kavruk..sanki dün daha..çocuk işte çocuk....
resim:BESTE AKPINAR
4 yorum:
terk edilen o yer aynı kalmıyor dimi. hiç bir şey bıraktığın gibi kalmıyor. döndüğün de bir aidiyetsizlik çarpıyor suratına. ve yumurta filmindeki gibi ne gittiğin yere tam ait olabiliyosun ne de ayrıldığın yere. bu ortada kalış çok hüzünlü gelir bana. bana beni anlattığından belki...
"ne gidebildim ne de kalmayı becerebildim" gibi bir durum aslında...bir şeyler ağır, bir şeyler de kayıp...
Her zaman bekleriz Ayşe. Antalya eski Antalya. Çok büyüdü, kışın da havası çok kirli (çünkü hala kömür yakıyor insanlar bu kentte!) ama evden çıkıp parklara ulaşmak, denizi, dağları seyretmek... Sonra tabii Tevfik ustaya gitmek. En büyük eğlencem bu kentte.
Bende uzak bir yıldızdan gönderilmiş bir çocuk hikayesi okumuştum. On üçünde bir çocuk.
http://uzakyildiz.blogspot.com/2009/05/davutun-hikayesi.html
Yorum Gönder