31 Aralık 2014 Çarşamba

OKUMA HALLERİ: Denis Diderot "Rahibe"... KORKUNUN RENGİ.

 Vicdan ne demekti Soeur? Yaşadığımız hayatın provası tüm kutsaniyetin kollarında olup bitmiyor muydu? Baskının ve korkunun diliyle cehennem, kutsal kitaplarda yazanın aksine tam da şurada yanıbaşımızda başlıyor. Korkunun kölesi olanlar, en büyük vicdansızlara dönüştüyse söyler misin kutsal Meryem, sen ne diye bir oğul yitirdin?

Denis Diderot’un zaman aşımına asla uğramayacak eseri Rahibe’nin akla düşürdüğü her şey, şimdinin ve belki çok sonranın hiç çözülemeyecek yegane meselesine dokunuyor: vicdan!
Vicdan sonradan edinilen bir şey olmadığı halde, zamanla ve korkuyla yok edilebilir hissini tüm kitap boyunca okurun aklına kazıyor Diderot. Bir meleği şeytana ustalık edebilecek hale getiren; tüm insanlığın kalbin karasında lekelenebileceğini anlatan muazzam bir öğretiyi, bir rahibenin, kutsaniyetle çevrili duvarlar gerisindeki çığlığından aktarıyor okura. Başından beri vicdan sınırlarını zorlayan, yerinde olsam bir saniye dayanamazdım dedirten azaplar karşısında kimselere duyuramadığı sesin gerisinde Sainte Suzanne, okurun kalbine yerleşiyor. Ancak tüm okuma boyunca tuhaf, nedeni belirsiz bir çok vicdani hesaplaşmanın ardında Suzanne gerçekten masum mu dedirtmeyi de elden bırakmıyor. Şeytanın melek maskesini ne zaman, kime takacağını hiç bilmediğimizi anlıyoruz. Bir insan bunca azaba, sadece “iç sıkıntısı” yüzünden katlanabilir mi? Ya da özgürlüğün bedeli sayılabilecek tüm o kahırlara “burada çok sıkılıyorum” diyen bir insana ne kadar güvenebilirsiniz? Diderot durmadan ters köşe sayılabilecek hikayeler bırakıyor okurun aklında. Bir sayfa boyunca lanetler yağdırabileceğiniz şeytan, aslında yanı başınızda taşıdığınız dostunuz çıkıveriyor. Belki de en silik, en gölge karakterleri vicdanı komple sahiplenmiş saymak yerinde olabilir. Diğerleri değişken çıkarlar uğruna en vazgeçilmez dediklerinden bir anda sıyrılabiliyorlar.
Bu aslında hayatın kocaman bir özeti sayılabilir. En güvendiğiniz yerde şeytanı besliyor olabilirsiniz, en güvendiğiniz insan bir anda size bildiğiniz bütün iyilikleri unutturacak; cehnnem azabını kendi elleriyle ikram ediyor olabilecek kişidir.  "Bir insanın sağlığını ve zihnini perişan etmek için ne yapılabilirse yapmaya başlamışlardı; zalimlikte öyle ustaca şeyler yapıyorlardı ki bunları ne kadar düşünseniz bulamazsınız" düşünüldüğü halde yanıtı asla bulunamayan şeydir vicdan. Cehennem ya da kabir korkusuyla sindirilen bir ruha, korktuğu şeyin ta kendisi olduğu söylendiğinde bile durdurulamayan kötülüğün hiçbir dilde ve dinde karşılığı bulunamıyor. Kaldı ki bunların yaşamın içinde her yerde gezinen öylesine insanlar olduğunu düşünmek korkuyu çoğaltıp, sinik bir pasifleşmeyi de beraberinde getiriyor.


Bu anlamda Diderot’un “Rahibe” si yeniden basılmayı bu dönemde gerçekten hak ediyor. Her dönemde ille de bir karşılığı bulunabilecek bir okuma sunuyor Rahibe. 

(Engin Yayıncılık 3.baskı Kasım 1997 Türkçesi Adnan Cemgil)

Hiç yorum yok:

düş zaman peşime

düş zaman peşime
sadece ikisi kaldı hayatta.bu fotoğraftan kalan;soluk almayı beceren iki kişi.diğerlerinin terkine inat,yaşamda direten iki kişi.hangileri ölüme bakıyor...hangileri hayatta diretiyor...hangileri yas bıraktı hangileri acı parçalarını süpürür hala...

her şey

her şey
onlarsız yaşanmıyor...sanal beyinlilere,sokakarası uyuşuklarına,vakitsiz yığınlara inat hem de

zaman ki sonsuzdur

zaman ki sonsuzdur
yaşamım boyunca içimi kemirttiniz.evlerinizle.okullarınızla.iş yerlerinizle.özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim dirilttiniz.YAZI YAZMAK İSTEDİM AÇ KALIRSIN DEDİNİZ.aç kalmayı denedim serum verdiniz.DELİRDİM.Kafama elektrik verdiniz.ben bütün bunların dışındayım.

sylvia plath çizgisi

sylvia plath çizgisi
kalbimin sızısı...hiçbir şeye benzemeyen.herkesten kıskanır gibi sevdiğim...

tezer&deniz

tezer&deniz

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim
Yoz bir toplum düzeninde yaşamaktan usanıp yaşamlarına son verenlere, üstlerine gaz döküp kendini yakanlara, hasta gözüyle bakıyoruz. Onları ruh hastası saymakla, insanın insanca yaşamak hakkına, insan olarak yaşayamıyorsa, yaşamı dışlama hakkına tepeden bakıyoruz. İnsan yaşadığı toplumdan utanç duyduğu için pekala canına kıyabilir, inanıyorum buna. Böyle önemli bir kararın arifesinde, öteki kararlardaki bocalamalara da yer yoktur üstelik: kaldırım kirlense de olur, banyo kanlansa da, çocuklar korksa da, dostlar üzülse de. Bu tür incelikler, kaygılar çok geride kalmıştır.

deniz bilgin

deniz bilgin
sessizce yittin; sesini duyan????

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD
"Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir seni kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek" ne çok var yitenlerden..ne de güzeldin.ne büyük sözleri fısıldadın gecenin kulağına.duymamanın hazzına kapılmış lal kalabalıklar arasında elbet var ışığını koklaya koklaya izinden gelen birileri

.....

.....

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ
ey iki adımlık yer küre!senin bütün arkabahçelerini gördüm ben

selçuk baran

selçuk baran
haziran'dır,Arjantin tangoları'dır..kimselerin adını zikretmeyip hayata küstürdüğü sözcüklerin en güzel ustasıdır.erken çekip gidenlerdendir.az kaldı bitiyor derken bir bir önünde ölüm penceresi açılmıştır..sevdiğimiz ne kaldı...kim ellerimizi tutacak korkudan buz kestiğinde.kitapları basılmaz,sahaflar o "adam"ı tanımıyorum der...kim, peki kimin vicdanı sızlar?

Die Verwandlung