19 Şubat 2010 Cuma

12.02.2010 radikal kitap'ta yayımlanan yazı...



Kontrbas olmadan asla




12/02/2010


Patrick Süskind'in 'Kontrbas'ı, 'Bir orkestra şefsiz olabilir, ama kontrbassız asla' savıyla yola koyulurken giderek bir isyan ve yakınmaya dönüşüyor. Yazarın kontrbas için bir solo eser yazdığı bu oyun sayesinde farkında olmadan gözler usulca kontrbas sesinin geldiği yöne, onun ardında kan ter içindeki müzisyene çevrilecek




AYŞE SAĞLAM (Arşivi)


Arafın o en ses geçirmez yerinde bir adam konuşuyor yüzümüze bakmadan; sadece kendini görür gibi. Bütün bir yaşamın, koyu bir yalnızlığın dökümü cümle cümle çınlıyor, yine sadece kendi kulaklarında. Kendini yalanlarken birden bire en bağnaz savunucu oluveren; yetemeyişini esaretinde anlamlandıran. Sesi ansızın yükseliyor, sonra kendi kendine dönüyor. Fark etmiyor bizi, fark edilmek isterken. Yaşam beceriksizi, münzevi ve uyumsuz oluşunu bir enstrümanın gölgesinde anlamlandırmak isteyen bu adam, evinin ortasında duran kontrbası en büyük düşmanı olarak benimsemiş ışıklar altında koyu bir karanlığa mahkum, dört duvarın hükmünde yaşayıp gidiyor. Kalabalıklar içindeki görünmezliğine hayıflanırken, Patrick Süskind’in sayesinde kontrbas için yazılmış neredeyse ilk solo eserde bedenleniyor.
1981’de Münih oda tiyatrosunda prömiyeri yapılan ‘Kontrbas’, ülkemizde de Metin Belgin tarafından sahnelendi. Süskind’in eşsiz anlatımında giderek canlanan, yanı başımızda konuşmaya başlayan, gelgitleriyle tanıdık ama serzenişte bulunduğu konuyla ayrıksı bir hikâye Kontrbas. Salt müziği değil, toplumsal roller, yabancılaşma, yalnızlık, aşk ve cinsellik eşlikli bir travmayı da irdeleyen Kontrbas, “Bir orkestra şefsiz olabilir, ama kontrbassız asla” savıyla yola koyulurken giderek bir isyan ve yakınmaya dönüşüyor. Babasına duyduğu nefret yüzünden memur değil sanatçı olmayı seçtiğini övünçle söyleyen bu adam, hikâyenin sonlarına doğru Devlet Orkestrası’nda memur olup yazgısına razı gelişinden yakınır. Enstrümanın yaşamının odağında nasıl bir külfete dönüştüğünü, en sıradan işlerine bile engel oluşturduğunu anlatırken savaştığı şeye benzeyişine kendi bile inanamaz. “Taşıyamazsınız, sürüklemeniz gerekir, bir düşerse parçalanır. Arabaya ancak ön sağ koltuğu sökerseniz sığar. O zaman da doldurmuş olur zaten arabayı. Evde hep etrafından dolaşmak zorunda kalırsınız... Öyle salak salak durur ortada. (...) Misafiriniz varsa hiç durmaz, hemen ön plana çıkar. Artık herkes ondan başka bir şeyden söz etmez olur. Hele bir de sevdiğiniz biriyle birlikte olmak isterseniz, tam bir fiyaskoyla sonuçlanır bu isteğiniz. Sürekli denetler sizi. Eğlenirmiş gibidir sevişmenizle.”


Her şeyin önündeki engel
Kontrbası zaman zaman gerçek bir kişilik olarak duyar, algılar. Öyleki anlatımında canlanır, birazdan dile gelecekmiş gibi ete kemiğe bürünür. Kontrbas dişidir, dişiliği “esirgeyici zalimliğindendir” adama göre. Kadınlarla arasındaki tutuk, sorunlu ilişkisinden yola çıkıp kontrbası da böyle bir benzetmeyle yaşamsal tıkanıklığına dahil eder; hatta onu sorumlu tutar. Her şeyin önündeki biricik engel kontrbas; olmadığında tarifsiz bir boşluk; varlığında bir ezici güçtür. Öfkesi kimi zaman yön değiştirir. Büyük bestecilerin tek bir solo eser yazmaya layık görmediğinden yakınır. Işıklar altında, eşsiz gösterilerde en arkalarda, o devasa varlığıyla gözden yitmesi imkansız kontrbasın, nasıl olup da fark edilmediğini sorgular. Bunun yanıtı basittir, bütünün içinde kaybolan kontrbasın kendini hatırlatacak bir solosu yoktur. Özel bir müzik bilgisi olmayan için kolaylıkla es geçilecektir. Buradan yola çıkarak orkestrayı toplumun aynası olarak niteler. Üstelik orkestrada basamakları çıkıp yükselmek; dolayısıyla fark edilmek için şanslar da yoktur.
Süskind’in çok katmanlı okuma olanağı sunduğu Konrtbas, inişli çıkışlı anlatımıyla keyifli ve akıcı bir tek perdelik oyun. Alışılmışın dışında hayat ve kişilere bakış olanağı sağlayan yazar, bu defa daha önce kolay kolay fark edilmeyen ince bir ayrıntıyı gözler önüne seriyor. Patrick Süskind’in bir anlamda bestecilerin yapmadığını yapıp, kontrbas için bir solo eser yazdığı bu oyun sayesinde farkında olmadan gözler usulca kontrbas sesinin geldiği yöne, onun ardında kan ter içindeki müzisyene çevrilecek.

KONTRBAS

Patrick Süskind
Çeviren: Tevfik Turan
Can Yayınları
2010
58 sayfa, 5.5 TL.

2 yorum:

Tijen dedi ki...

Peri Çıkmazı Mutfakta Zen'e gelmez mi olmuş nicedir?

Ayşe Marika Sağlam dedi ki...

peri yorgun ve gerçekten çıkmaz sokaklardan birinde uyukluyor..ama o mutfaktan gelen kokulara uyandım birden...bahar da geldi..

düş zaman peşime

düş zaman peşime
sadece ikisi kaldı hayatta.bu fotoğraftan kalan;soluk almayı beceren iki kişi.diğerlerinin terkine inat,yaşamda direten iki kişi.hangileri ölüme bakıyor...hangileri hayatta diretiyor...hangileri yas bıraktı hangileri acı parçalarını süpürür hala...

her şey

her şey
onlarsız yaşanmıyor...sanal beyinlilere,sokakarası uyuşuklarına,vakitsiz yığınlara inat hem de

zaman ki sonsuzdur

zaman ki sonsuzdur
yaşamım boyunca içimi kemirttiniz.evlerinizle.okullarınızla.iş yerlerinizle.özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim dirilttiniz.YAZI YAZMAK İSTEDİM AÇ KALIRSIN DEDİNİZ.aç kalmayı denedim serum verdiniz.DELİRDİM.Kafama elektrik verdiniz.ben bütün bunların dışındayım.

sylvia plath çizgisi

sylvia plath çizgisi
kalbimin sızısı...hiçbir şeye benzemeyen.herkesten kıskanır gibi sevdiğim...

tezer&deniz

tezer&deniz

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim
Yoz bir toplum düzeninde yaşamaktan usanıp yaşamlarına son verenlere, üstlerine gaz döküp kendini yakanlara, hasta gözüyle bakıyoruz. Onları ruh hastası saymakla, insanın insanca yaşamak hakkına, insan olarak yaşayamıyorsa, yaşamı dışlama hakkına tepeden bakıyoruz. İnsan yaşadığı toplumdan utanç duyduğu için pekala canına kıyabilir, inanıyorum buna. Böyle önemli bir kararın arifesinde, öteki kararlardaki bocalamalara da yer yoktur üstelik: kaldırım kirlense de olur, banyo kanlansa da, çocuklar korksa da, dostlar üzülse de. Bu tür incelikler, kaygılar çok geride kalmıştır.

deniz bilgin

deniz bilgin
sessizce yittin; sesini duyan????

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD
"Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir seni kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek" ne çok var yitenlerden..ne de güzeldin.ne büyük sözleri fısıldadın gecenin kulağına.duymamanın hazzına kapılmış lal kalabalıklar arasında elbet var ışığını koklaya koklaya izinden gelen birileri

.....

.....

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ
ey iki adımlık yer küre!senin bütün arkabahçelerini gördüm ben

selçuk baran

selçuk baran
haziran'dır,Arjantin tangoları'dır..kimselerin adını zikretmeyip hayata küstürdüğü sözcüklerin en güzel ustasıdır.erken çekip gidenlerdendir.az kaldı bitiyor derken bir bir önünde ölüm penceresi açılmıştır..sevdiğimiz ne kaldı...kim ellerimizi tutacak korkudan buz kestiğinde.kitapları basılmaz,sahaflar o "adam"ı tanımıyorum der...kim, peki kimin vicdanı sızlar?

Die Verwandlung