sokakları kaplayan gece simsiyah bir tüldür
yüzünün en güzel yerinde
ay çöker;müzik susar...
"bekle!karlar tekrar kimsesizliğin göğünden düşene dek bekle öyleyse!"
yalan gibi,
ayışığı gibi
bir gece yarısı avcumda unuttuğun
küfür gibi
o dost evinde çıplak sırların ve
gözünden düşürmediğin
damla gibi
ve belki yakılmış masallar
çarparken hoyratça ateşlere
kinler kanında sulanacak
ve sen anımsamayacaksın bile
"bekle!ölesiye tırmanırken derin yaralar belleğine susma
bekle öylece!"
seni
bir önceki kadar ağlatmayan
şarkılar olacak
yanmaktaki parmakların
daha da incelecek
tende bir iz bırakamayacak kadar
yorulacak...
kırık ve korkular kadar eski kalacak
bir rehavet eşlik edecek sana
sessiz ve hep dik kafalı bir cümleyi arayacaksın
yangın yerlerinde
büyüdüğünü
zamanın bir yerinde ölesiye sevildiğini
aynalar anımsatacak sana
bakamayacaksın asla
aksin yalan söylemeyi beceremeyecek
puslu bir bakış kalacak
aklında
sana ömrünü sunan
baharları alıp getirmek isteyenden
şehir dar gelecek
yüzünü verdiğin yaşamların
ne kadar hiç olduğunu bil
diyecek
sen bildiklerinle
daha da esmerleşen bedenine bile
sığamayacaksın
keşkelerin insafında
kirli itiraflarda bulacaksın kendini
yıllar sonra
rakı beyazında
yabancı bir kaçağın
hazin odasında
söylediklerini anlamayacak....
yapmadıklarını hiç bilmeyecek
sense kavrulan kalbini soğutmak için
bir buz daha diyeceksin
bir buz daha!
kimse sigaralar,kadehler ve şarkılar
toplamayacak sana
kimse gözyaşından çocukluğunu
beklemeyecek
kimse gözyaşının tek damlası için
ömründen ömür vermeyecek
ve ardında gardiyan yürekler...
içlerinde ağlamaklı
siyah-beyaz gülüşlü yolculuk fırsatları,
"bekle!Nasılsa gün ayazında bir yığın Ay küser
inlemeler çığlıklara devrolur
hiçbir ten sana ışıklar bulup getiremez
sen öylece beklerken
bekle!deliresiye!"
sevdası kış yüklü hüzünler
tuzlu yaşlar gibi kalır
salkım saçak yüzünde
ve alacalı kaçış nöbetlerinde
"o delirdi ben korktum"diyemez dilin
buna inanmayan kalbin
bu defa yalnız bırakır seni
sen susmaya başlarsın böylece
daha da içeri dönersin
bu kez kimselerin el uzatmadığı
dehlizlere
tünellere sokarsın başını
adın bir cam kırığında yazılı kalır
birileri başka günleri karşılar
kalplerini verdikleri
masal kadar imkansız
gökyüzü kadar gerçektir
kendini yağmur sanan
kan damlaları içine dökülür
her biri yakar
derin yandıkça
soluğunda yaşlanırsın işte
"bekleme artık!bir yığın ölümden geride kalan sen değilsin yalnızca.
bir eksik, bir fazla...
kış her defasında karlarla gelir kente
belki bir yerlerde senin de sızını dindirir..
kimbilebilir ki bunu
acıyı seçenden başka.
artık bekleme!
gelecek hiç bir yolcu senin durağında inmeyecek nasılsa!"
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
12 yorum:
sen hep beni ağlatacak mısın:(
seni o kadar çok seviyorum ki gözyaşların cam kırıkları gibi içime batıyor.yapma,anneler kızlarının gülmesi için vardır. anneler gider, gülüşler biter...
n'olur bir buz da bana, erimeden buz ve ben.
buzlu karanlıkları hak eden sen değilsin.sen asla bekleyen olmayacaksın
tesadüfen giriyorum bloguna ve "günsonlarında hiçin izi"ni okuyunca aşağıdaki cümleler çıktı kalemimden.
Korkusu mu var içinde imkânsızlığın? Yoksa heyecanı yalnız kalmanın? Ruhu teslimiyetçi, bedeni sıcak,biraz titrek ve az da olsa ürkek.Buz rengi damlalar gözlerinde,hata yapma ürpertisi yüzünde,sessizliğin şüphesi ise gölgesinin her zerresinde.Göz kapakları açılmıyor ağır ağır ağlamaktan.Zorluyor bakabilmek için umutla.
Burası soğuk ve karanlık
Tekim ama yalnız değil
Özlediğim bir bardak çay ve biraz ışık
Ölüyüm ama cansız değil
İkamet mecburi istikamet
Adı mühim değil, cebeci veya karacaahmet
Burası yaşamadığımız yer
son durakta herkes nasıl olsa inecek...
GÖK ÇANDIR, BAĞIŞLANAN HEP KENDİ!
(...)
gök eşlikti
_______eş-deş-lik
_______________acıyla...
(...)
geniş sonbaharlarla çogalan veda,
sevi yapraklarında...
kendi yaratımız saydam ormanlarda
gizleniyorduk,
(...)
bir kez göksel sayılmıs döşekle
şimdi yayıldı sonsuza olanaksızlığın tekrarıyla.
ekim,80 N.MARMARA
unutma peri çikmazi, her yol bir yere çıkar, çıkmali...
seni kutluyorum içten ve bir o kadar çıplak dunyanla karşılaştım, Varolus yokuşunda..
o guzel yureginden , ruhundan öpüyorum seni...
sana güç, ilham , iyilikler güzellikler diliyorum .
Allaha emanet ol kizkardes...
eylul
onur,unintended ve eylül....sözcükleriniz kalemime güç verdi.karanlıkta tek bir ışık bile yeterken beni aydınlığa çektiniz...teşekkürler
bi buz daha
biri rakım
biri kalbim için
her cümlesinde anlam yatan bı yazı olmuş yine.
periçıkmazı,
"anneler gider, gülüşler biter..."
anneler gitmek zorunda bir gün. gülüşlerinse hayatı koruyup kollamak gibi bir görevi var.
o güzel insanlar atlarına binip gittiklerinde bizler yapayalnız kalmayız ki! kalışlarla gidişler birdir; biz de gideriz onlarla ve onlar kalırlar bizimle. nilgün marmara, tezer özlü, sevgi soysal ve diğerleri sizce nerede?
annemin en sevdiği şiirlerden biriydi, yazdıklarınızın anımsattıkları...kimdi giden, kimdi kalan...bunun ayrımını yapamayacak kadar dışına taştım her şeyin ama bildiğim tek şey bunca sevgi varken bir yere gidemedikleri...bizim de onlarsız kalamadığımız..bir yerlerdeyim, ne önceye ne de sonraya dahil...umutsuzluk söylemleri değil bunlar. sadece ciddi bir yitirişten sonra ne gidenlerin ardından ciddi yaslar tutabilecek, ne de kaldığım yerden ayak sürüyebilecek durumdayım. sözcüklerini bırakıp gidenlerle baş etmek daha bir mümkün.beyni kemiren anılar ve kokular olmadan, başkalarının çektiği acıyı içselleştirmek bu belki de. tezerin nilgünün ve diğerlerinin ardından yapabildiğim bu.ama etimden et koptuğunda sahipsizliğime onlar bile dokunamıyor bazen...
yorum için sonsuz teşekkürler...sizin blogunuza ulaşılamıyor ancak...
çok sarsıldım ayşe .. bir insanın kendi aynasında kendiyle hesaplaşmasının olağanüstü çığlığı
şiirin bile taşımakta güçlük çekeceği o ağırlık lirizm sana rastlamam bir mucize sakın kendinden vazgeçme belki benimle aynı anda nabız atan ... mikro düzeyde bir deformasyon ama bakma ardına bakma artık o lanetler kendine ...
n.b
Yorum Gönder