8 Ekim 2007 Pazartesi

günsonlarında hiçin izi

sokakları kaplayan gece simsiyah bir tüldür
yüzünün en güzel yerinde
ay çöker;müzik susar...
"bekle!karlar tekrar kimsesizliğin göğünden düşene dek bekle öyleyse!"
yalan gibi,
ayışığı gibi
bir gece yarısı avcumda unuttuğun
küfür gibi
o dost evinde çıplak sırların ve
gözünden düşürmediğin
damla gibi
ve belki yakılmış masallar
çarparken hoyratça ateşlere
kinler kanında sulanacak
ve sen anımsamayacaksın bile
"bekle!ölesiye tırmanırken derin yaralar belleğine susma
bekle öylece!"
seni
bir önceki kadar ağlatmayan
şarkılar olacak
yanmaktaki parmakların
daha da incelecek
tende bir iz bırakamayacak kadar
yorulacak...
kırık ve korkular kadar eski kalacak
bir rehavet eşlik edecek sana
sessiz ve hep dik kafalı bir cümleyi arayacaksın
yangın yerlerinde
büyüdüğünü
zamanın bir yerinde ölesiye sevildiğini
aynalar anımsatacak sana
bakamayacaksın asla
aksin yalan söylemeyi beceremeyecek
puslu bir bakış kalacak
aklında
sana ömrünü sunan
baharları alıp getirmek isteyenden
şehir dar gelecek
yüzünü verdiğin yaşamların
ne kadar hiç olduğunu bil
diyecek
sen bildiklerinle
daha da esmerleşen bedenine bile
sığamayacaksın
keşkelerin insafında
kirli itiraflarda bulacaksın kendini
yıllar sonra
rakı beyazında
yabancı bir kaçağın
hazin odasında
söylediklerini anlamayacak....
yapmadıklarını hiç bilmeyecek
sense kavrulan kalbini soğutmak için
bir buz daha diyeceksin
bir buz daha!
kimse sigaralar,kadehler ve şarkılar
toplamayacak sana
kimse gözyaşından çocukluğunu
beklemeyecek
kimse gözyaşının tek damlası için
ömründen ömür vermeyecek
ve ardında gardiyan yürekler...
içlerinde ağlamaklı
siyah-beyaz gülüşlü yolculuk fırsatları,
"bekle!Nasılsa gün ayazında bir yığın Ay küser
inlemeler çığlıklara devrolur
hiçbir ten sana ışıklar bulup getiremez
sen öylece beklerken
bekle!deliresiye!"
sevdası kış yüklü hüzünler
tuzlu yaşlar gibi kalır
salkım saçak yüzünde
ve alacalı kaçış nöbetlerinde
"o delirdi ben korktum"diyemez dilin
buna inanmayan kalbin
bu defa yalnız bırakır seni
sen susmaya başlarsın böylece
daha da içeri dönersin
bu kez kimselerin el uzatmadığı
dehlizlere
tünellere sokarsın başını
adın bir cam kırığında yazılı kalır
birileri başka günleri karşılar
kalplerini verdikleri
masal kadar imkansız
gökyüzü kadar gerçektir
kendini yağmur sanan
kan damlaları içine dökülür
her biri yakar
derin yandıkça
soluğunda yaşlanırsın işte
"bekleme artık!bir yığın ölümden geride kalan sen değilsin yalnızca.
bir eksik, bir fazla...
kış her defasında karlarla gelir kente
belki bir yerlerde senin de sızını dindirir..
kimbilebilir ki bunu
acıyı seçenden başka.
artık bekleme!
gelecek hiç bir yolcu senin durağında inmeyecek nasılsa!"

2 Ekim 2007 Salı

ben bıraktığınız gibi...

bertan,selin,barış,beste,mehmet,murat için
Rüyamda gördüm hepinizi. Bir aradaydık. Kenara atılmış, yalnız gülüşlerin renklendirdiği soluk bir fotoğraftaydık. Gitmemiştiniz. Hepiniz birden terk etmemiştiniz bizi...sırayla;art arda... Geride kalanlara söyleyecek sözünüz vardı. Bir açıklama...Sokaklar boyu dönüp durup cevapları aramam gerekmiyormuş henüz. Susup boynunuzu bükmüyordunuz. Gitmek kaçmak değilmiş. Yanlış anlamışız!
Şarkılarda ağlayalım; sokaklarda, insan yüzlerinde sizi görüp yüreğimiz dağlansın diye yapmamışsınız bunu.
En çok siz bir de ben gülüyordum. En çok ağlattığınız ben. Herkes vardı fotoğrafta. Hepsi hayata bakıyordu ben çaktırmadan yan gözle sizi kolluyordum. Apansız gideceğinizi, rüya bitince tüy kadar hafif ruhlarınızın çekip gideceğini bilir gibi. Peşinizden geleceğimi, bunun bir yolunu arayıp duracağımı,sigaraları çoğaltacağımı bildiğiniz için mi yoksa minik bir avuntuyla kendime geleyim diye mi rüyamda dizi dizi; yan yana gülümsediniz? Kokularda yaşamı dağıtan çağrışımlardan kurtulmak için beynini sürekli birilerinin ellerine emanet eden ben olmuşum. Ama haberiniz yokmuş. Olsaymış, böyle peş peşe dalga geçer gibi ve YOKLUĞA DAYANILIR gibi gitmezmişsiniz. Yapabilseniz geri bile dönermişsiniz ama bunun yolu yokmuş. Size bir defa daha sarılmak için uykuları; ya da size açılan kapının önümde açılmasını beklemem gerekiyormuş. Bunun için özür dilemişsiniz; ben duymamışım. Sabah olduğunda içimi söken gerçeği rüyalarla değiştirmeyecekmişsiniz elinizde olsa. Ama siz de dayanamıyormuşsunuz. Yüzlerinizi unutmamdan korkmuşsunuz. Koynumda fotoğraflarınızla nemli gözlerle uyuya kaldığımı biliyormuşsunuz evet. Ama hala insani zaafları geride bırakamamışsınız. Hem yalnız geçen/geçecek yaş günlerimde yanımda olamayışınıza üzülmüşsünüz.
Çocukluğuma kattığınız güzelliği ince ince geri alışınıza kızmamalıymışım. Yağmur bile kılık değiştirip kan kan damladığında tenime, canımın yandığını görmüşsünüz. En çok sen, evet sen annem olan sen üzülmüşsün. Tenime can veren senin yüreğin yanmış da gelivermişsiniz topluca. Fikir senden çıkmış. Yüreğimin yaşlanmasını istemiyormuşsun. Yerinize bıraktığınız yokluk, doldurulur, sizi anıştırır sanmışsınız. En güçlü benmişim baş ederim sanmışsınız. Size, unutulur, geçer teselli bile olur günler demişler. Alışmayı öğrense de asla unutamaz kalan. Bunu nereden bilecekmişsiniz.. Siz en sevdiklerinizle birlikte yaşlanmışsınız... Büyümesi yarım kalan, kocaman hayallerini buruşturup atanlar bana emanetmiş. Elimden gelirmiş. Ben iyiymişim, şefkatliymişim. Aklımın gece yarıları uçup gideceğini, ağlamaktan gözlerimin sönük yıldızlara döneceğini hesaba katmamışsınız. Geri dönesiniz diye ışıkları açık bırakacağımı; oraya buraya notlar asacağımı tahmin bile edemezmişsiniz. Hem bu biraz delilikmiş. Sayılı zaman çabuk geçermiş; elbet kavuşacakmışız. Bundan emin bile değilmişsiniz. Anlatamazmışsınız. Ne gittiğiniz yerin neye benzediğini, ne de bir daha size sarılıp sarılamayacağımı, zafer,dayı,anneanne,ANNEEEE diye boynunuza atılıp atılamayacağımı söyleyemezmişsiniz. Sizin sevdikleriniz size gençlik, yaşlılık hatıraları bırakırken siz geride hastalık, ölüm, kaybetme korkusundan parçalar bırakmışsınız. Elinizde olsa...Hiç kıyabilir miymişsiniz? Hele anneannem, incecik dokuduğu büyüttüğü torununun böyle aklın kıyılarına gidip gelmesine, hastane koridorlarında dolanmasına dayanamamış. Gençlik umutla beslenecekken, yaşlılıktan gün çalmama en çok Zafer bozulmuş. Güçlü kalmamı haykırmış ve beni affetmiş...O son konuşmayı unutmuş bile. Her şeyi yerli yerine koyamadan gittiği için zaten pişmanmış.
Bir daha bana gülümseyen fotoğraflar yollamayın diye yazıyorum bunları size. Uyanıp da bir an hala yaşadığınızı sanıp telefona sarılmama izin vermeyin diye. Bir ömürlük acı bıraktınız bana ve diğerlerine...Daha fazlasına gücümüz kalmadı. Bilin diye. Yanan canımızda artık yer kalmadı diye...
ZAFER(2000ARALIK)-dayı
SELÇUK(2005NİSAN)-dayı
SEMA(2006NİSAN)-anneanne
SUNA(2007 NİSAN)-anne

düş zaman peşime

düş zaman peşime
sadece ikisi kaldı hayatta.bu fotoğraftan kalan;soluk almayı beceren iki kişi.diğerlerinin terkine inat,yaşamda direten iki kişi.hangileri ölüme bakıyor...hangileri hayatta diretiyor...hangileri yas bıraktı hangileri acı parçalarını süpürür hala...

her şey

her şey
onlarsız yaşanmıyor...sanal beyinlilere,sokakarası uyuşuklarına,vakitsiz yığınlara inat hem de

zaman ki sonsuzdur

zaman ki sonsuzdur
yaşamım boyunca içimi kemirttiniz.evlerinizle.okullarınızla.iş yerlerinizle.özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim dirilttiniz.YAZI YAZMAK İSTEDİM AÇ KALIRSIN DEDİNİZ.aç kalmayı denedim serum verdiniz.DELİRDİM.Kafama elektrik verdiniz.ben bütün bunların dışındayım.

sylvia plath çizgisi

sylvia plath çizgisi
kalbimin sızısı...hiçbir şeye benzemeyen.herkesten kıskanır gibi sevdiğim...

tezer&deniz

tezer&deniz

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim
Yoz bir toplum düzeninde yaşamaktan usanıp yaşamlarına son verenlere, üstlerine gaz döküp kendini yakanlara, hasta gözüyle bakıyoruz. Onları ruh hastası saymakla, insanın insanca yaşamak hakkına, insan olarak yaşayamıyorsa, yaşamı dışlama hakkına tepeden bakıyoruz. İnsan yaşadığı toplumdan utanç duyduğu için pekala canına kıyabilir, inanıyorum buna. Böyle önemli bir kararın arifesinde, öteki kararlardaki bocalamalara da yer yoktur üstelik: kaldırım kirlense de olur, banyo kanlansa da, çocuklar korksa da, dostlar üzülse de. Bu tür incelikler, kaygılar çok geride kalmıştır.

deniz bilgin

deniz bilgin
sessizce yittin; sesini duyan????

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD
"Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir seni kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek" ne çok var yitenlerden..ne de güzeldin.ne büyük sözleri fısıldadın gecenin kulağına.duymamanın hazzına kapılmış lal kalabalıklar arasında elbet var ışığını koklaya koklaya izinden gelen birileri

.....

.....

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ
ey iki adımlık yer küre!senin bütün arkabahçelerini gördüm ben

selçuk baran

selçuk baran
haziran'dır,Arjantin tangoları'dır..kimselerin adını zikretmeyip hayata küstürdüğü sözcüklerin en güzel ustasıdır.erken çekip gidenlerdendir.az kaldı bitiyor derken bir bir önünde ölüm penceresi açılmıştır..sevdiğimiz ne kaldı...kim ellerimizi tutacak korkudan buz kestiğinde.kitapları basılmaz,sahaflar o "adam"ı tanımıyorum der...kim, peki kimin vicdanı sızlar?

Die Verwandlung