3 Haziran 2009 Çarşamba

ben'Siz

mehmet'e...

Bir yokluk arasında, içi dışı bir yalnızlık gölgesinde geçer zaman…

Nefes nefese üç kelime duyulur sadece. Birbirine benzemeyen, ille de birbirini anlatmaya yeltenen…kayıt dışı anılar içinde tek başına olabildiğince uzağa ama hep aynı yere; ilk kitaba koştururken bir sonrakini yitirmeye yazgılı; yitirdiğinden habersiz dönüp duran gölge şimdi: adımı sahiden unutmuş gibi yapan..bana benzeyip git git yaşlanmayı bile beceremeyen.

Coşkusunda başka başka yüzlerin jilet izleri ... Ağır aksak kanayışta bile ne kadar tükendiğini, tükenirken neleri tükettiğini göremeyişin o tuhaf; o belli belirsiz izleri: ıpıslak yine. Cümleler kurmaktan cayıp suskuyu erdem sayanlara dahil olan ama aslında eskisinden çok konuşan yaraya benzeyen o ben…bir yerlerde o küçük çocuğa gerçekleri yalancı bir dille anlatmaya yeltenirken yaralar dile gelmiş; tuhaf bir iklimde serpilmeye durmuştu. Şimdi kanında bir benzerim dolaşan çocuk, hiçbir hatırayı anımsamayacak kadar sahici bir kılıkta ve dilsiz ve çok uzak bakışlarla eklemli yaşayıp gitmekte...

Usul usul seslendim oysa. Yapabildiğim yerde yüzümü eriten cehenneminizdi. Her şeyi bilip, hiçbirini anlatamadığım o ufak hikayeler, anısız/belleksiz bir çocukta büyüdü. Bütün ızdırabı onun ceplerinde bırakıp kaçmak benim fikrimdi. Siz sadece tanıklık edip gidecektiniz. O bile fazla geldi, yüzüm içinize bulaştı. Bazen hiç olmadık şeylerden, onurlu kahramanlar yarattım; gölgesinde uzun uykulara daldınız. Nasılsa sonuna doğru lodos kokan bir kent bu sihirli yalandan sizi çekip çıkaracaktı. Bir delirişin, olmayan bir masalcının sözlerine kanışınız bundandı. İnanmayı seçip, unutmaya koyuldunuz. Ben bir yerde başka dillerde konuşup en sevdiğiniz yalanları hatırlattığım sürece sıkıcı oyunlarınıza dahildim.. Acımı çağrıştıran cümleler ağzımda dolanıp, iyilik-esenlik cümleleriyle size değerken ya da hiç görmediğiniz hayatların kederi kahkahalarınıza karışırken..oyun bozulmadıkça, balonlarınız en çiğ renklerle göğe koşturdukça..

Oysa zaman esriyip, bir an için yanılır bazen… en son söylenecek, en güzel uykuları tatlı bir nefesle bölecek sözler, zamanın pençesinde çığırından çıkar, diller dolanıp, yalanlar unutuluverir… ve bütün masallar gibi bitmeyeceği, başından belli bir anlatı yüzünüzde korkudan lekeler bırakır…bir çocuk yüzü görürsünüz yüzümde: belleğini yitirmesi için günahları seçtiğim çocuğu. ve lodosun her zaman ılık bir esinti getirmediğini, vakti dolmuş bir ay çabukluğunda, kıyıma dönüştüğünü anlatır size biri..kendi el yazısıyla…icabına bakılması gereken bir itiraf mektubunda…

düş zaman peşime

düş zaman peşime
sadece ikisi kaldı hayatta.bu fotoğraftan kalan;soluk almayı beceren iki kişi.diğerlerinin terkine inat,yaşamda direten iki kişi.hangileri ölüme bakıyor...hangileri hayatta diretiyor...hangileri yas bıraktı hangileri acı parçalarını süpürür hala...

her şey

her şey
onlarsız yaşanmıyor...sanal beyinlilere,sokakarası uyuşuklarına,vakitsiz yığınlara inat hem de

zaman ki sonsuzdur

zaman ki sonsuzdur
yaşamım boyunca içimi kemirttiniz.evlerinizle.okullarınızla.iş yerlerinizle.özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim dirilttiniz.YAZI YAZMAK İSTEDİM AÇ KALIRSIN DEDİNİZ.aç kalmayı denedim serum verdiniz.DELİRDİM.Kafama elektrik verdiniz.ben bütün bunların dışındayım.

sylvia plath çizgisi

sylvia plath çizgisi
kalbimin sızısı...hiçbir şeye benzemeyen.herkesten kıskanır gibi sevdiğim...

tezer&deniz

tezer&deniz

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim
Yoz bir toplum düzeninde yaşamaktan usanıp yaşamlarına son verenlere, üstlerine gaz döküp kendini yakanlara, hasta gözüyle bakıyoruz. Onları ruh hastası saymakla, insanın insanca yaşamak hakkına, insan olarak yaşayamıyorsa, yaşamı dışlama hakkına tepeden bakıyoruz. İnsan yaşadığı toplumdan utanç duyduğu için pekala canına kıyabilir, inanıyorum buna. Böyle önemli bir kararın arifesinde, öteki kararlardaki bocalamalara da yer yoktur üstelik: kaldırım kirlense de olur, banyo kanlansa da, çocuklar korksa da, dostlar üzülse de. Bu tür incelikler, kaygılar çok geride kalmıştır.

deniz bilgin

deniz bilgin
sessizce yittin; sesini duyan????

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD
"Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir seni kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek" ne çok var yitenlerden..ne de güzeldin.ne büyük sözleri fısıldadın gecenin kulağına.duymamanın hazzına kapılmış lal kalabalıklar arasında elbet var ışığını koklaya koklaya izinden gelen birileri

.....

.....

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ
ey iki adımlık yer küre!senin bütün arkabahçelerini gördüm ben

selçuk baran

selçuk baran
haziran'dır,Arjantin tangoları'dır..kimselerin adını zikretmeyip hayata küstürdüğü sözcüklerin en güzel ustasıdır.erken çekip gidenlerdendir.az kaldı bitiyor derken bir bir önünde ölüm penceresi açılmıştır..sevdiğimiz ne kaldı...kim ellerimizi tutacak korkudan buz kestiğinde.kitapları basılmaz,sahaflar o "adam"ı tanımıyorum der...kim, peki kimin vicdanı sızlar?

Die Verwandlung