bir yerde, en eskimiş yerinde içinin, kırılacağı anı beklemekten yorulmuş, tutsaklığına bahane aramaktan bile çoktan vazgeçmişti...artık tende iz bırakan acıların yanışını bile duymuyordu..bir adım sonrası , ya da koşar adım gitmek dünün kaldığı yere..hepsi aynı yazgının ahenk yoksunu geçişlerinden biriydi...bir eksik bir fazla...ne olacağı belirsiz bir karşılaşmanın telaşı gözlerindeki ışıkla birlikte gitmeye hazırdı..çoktan gittiğini göremediği aynaların kırılıp ellerine batışı, kanın usulca akışı bile duyulmuyordu teninde..acıdan yoksun, telaşı yitik ve sonranın beklentisinden caymış bir karaltıydı. herkesin arkasından bakıp nerede kaldığını, zamanın hangi anda düğümlendiğini düşünmeye yeltendi.boşvermek bir oyundu eskiden..bir şeylere yok olduğunu tokat gibi anlatmanın en güzel haliydi..onu bile yapamazdı, boşverileceklerin her biri çoktan anılar arasındaydı.yüzü yok, bahanesi paslı...
aradan ne kadar zaman geçmişti..beklemeye başlayıp neyi beklediğini bile unuttuğu o kısacık an ömründen neleri alıp hiç bir yere bırakmıştı? bilmedikleri, aramaktan vazgeçtikleri, zorlu bir konuşmayı öksürükle başlatan o aceminin sesinde yitmişti çoktan. sayrılı bir dönem özeti ellerindeki ize, yaşlandığının çığırtkanlarına yansımış, çok eskide kalan güzel bir hikaye, git gide bir yanılsama, hastalıklı bellek oyunu gibi oracıkta kendine benzemişti. bir kalbin ansızın duruşunu, durabilişini düşündü..her şeyi sonlandıracak, en çok da bu anlamsız bekleyişi "beklenti" olmaktan çekip çıkaracaktı. olmuyordu. zaman sadece burada tıkalıyken, bir yerlerde olanca hızıyla yenilenirken böylesi bir kurtuluş, gölgesiz varlığı için çoktu. kimse dönüp bakmayacak, burada sıkışıp kalan bedenini sökercesine hayata karıştıramayacaktı. çoktan öldü sanılan, adı giderek hafızada başka isimlerle karışan ve bütün hikayelerdeki bir soluklanmadan ibaret bir hiçe iliştirilmişti.
kalbi kim söktü yerinden.ya da bir başka yüzün gölgesinden nasıl da eksilivermişti.kendi bile hatırlamazken, aklında birbirine dolanmış bütün isimlerin hatıra çöplüğünde nasıl yer edinebilirdi? bununla acımıyordu, bütün aksi olasılıklarla açılmıyordu içi.. artık yerlebir varlığını, farkettirmeden yok olan gölgesinin bıraktığı boşluğu seviyordu. ölüm bir yerde, başkalarının kurtulma umuduyken, kendi coğrafyasına hiç uğramayacaktı zaten.olduğu yerde, arada bir zamanda çürümeyi biliyordu..daha öncekilere benzemeyen ama birgün olacağına hep inandığı...
2 Mayıs 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)