28 Eylül 2007 Cuma

TEZER ÖZLÜ



Elektroşokun başlangıcı ve bitişi vardır.Ve ortası yoktur.İnsan için, hasta insan için.Ama ben o ölüm ortasını yaşadım.Ve işte şokun tam ortasındayım.Elektroşok verilirken düşünüyorum ve duyuyorum :
“….İşte şimdi olaylar o denli ileri gitti ki, bana elektroşok veriyorlar/belki de beni elektroşokla konuşturma yöntemine gidiyorlar/doktor eve gelmiş olmalı/üstelik elindeki şok gereci garip bir gereç/tahta bir boyacı sandığı gibi/kimbilir belki de elektriği iyi ayarlayamadı/ya da kent ceryanı işte/yükselir alçalır/ve öldürür insanı/ve işte beni şimdi evimde şok komasına soktular/konuşturmak mı istiyorlar/kocam gerçekten aldatılıp aldatılmadığını öğrenmek mi istiyor/aldatılsa ne olur aldatılmasa ne olur/konuşturuyorlar mı/konuşuyor muyum/bana bunu yapmamalıydılar/bir gizlim yok ki/hepsine her zaman hastayken de iyi davrandım/kimseye bağırmadım/kimseye saldırmadım/acıları kendim çektim her zaman/öleceğim de ne olacak/ölsem ne olur/ama şokun derecesini çok kaçırdılar/işte elektriğin dişlerimdeki metal dolgulardaki titreşimini duyuyorum/dayanılır gibi değil/böyle şoklar altında ölenler olduğunu biliyorum/bunları bana anlatmışlardı/hastanelerde dersleri dinlerken duymuştum/öğrenmiştim/başımda Süm var mı/olamaz/annem erkek kardeşim kocam/şok içinde onların başımda olduğunu anlıyorum/doktorun da kim olduğunu biliyorum/biraz sonra gözlerimi kapayınca öleceğim/artık uğraşacak kimseleri kalmayacak/istedikleri ne/yaşamımı elektrikle bitirecek kadar/kızmıyorum/salt iyiliğimi istiyorlar/doğal bir olay mı bu/yaşayarak düşünerek yaşanacak olay mı bu/belki de doğal “
-Ölüyorum, devrimci mücadeleyi bensiz sürdürün, diyorum. (Ne 12 Mart döneminde, ne öncesi ne de sonrası devrimci mücadele içinde kendime bir yer vermiş değilim.Düşünce ve davranışlarım küçük burjuva özgürlüklerinin sıkıcı sınırlarını yıkmaktan öte bir anlam taşımaz.)
tezer özlü...............................................

26 Eylül 2007 Çarşamba

GÜZÜN YÜZÜ

bir güz vakti ardımızda kalacak dersaadet...
ardında sadece bir esinti..
yüzleri anımsayacağız
bir başka kentte yine kendimiz olmanın ^ umutları
bavullara sığmayacak acılar
en ağırından başlayıp boşaltmaya
incecik bir yağmura dönecek yüzümüz
buğusunda kalacağız dersaadetin
gitme diyen sesinde;
aşınmış, yıpranmış, güzelliğini duvardaki sarı fotoğraflarda arayan bir kadının kırıklığı kalacak
kaybettiklerime alışamadan
siz nereye diyecek: ağlamayacağız;güz gülmelerin vaktiyle gelecek

23 Eylül 2007 Pazar

rekor

lev,şeşe ve hiç için
hiç kimse ve biz bile bilmeden... gözlerimizde akmadan kuruyan yaşlar varken
yaşam, evet en çok o zaman yaşanmıştı.
artık melekli kulelerden ne hüzün
ne de kaçıp gitmeler bakıyor
uzatıp
bembeyaz boynunu...
kalabalıktık bir şiir kadar çok....
uzun
bitimsiz ve yarına açık pencereden
içeri uzanan
rüzgarda üşümenin
en güzel olduğu
zamanlardı onlar
her şeye gücümüz yeterdi; çoktuk; ölümüneydi
dostluk
yerimizden bile kalkacak gücü o eski
esintide bıraktık
danslar edip
kadehe vuran ışık gibi bir rüyaya inandırdık ya birbirimizi
en büyük suçumuz buydu
kimse kıramadı rekorumuzu
kalp kırmaların, acıları yok saymanın
...altından kalkamadık..
yalnızca biri
evet en yüreklisi
kalkıp
pencereyi kapadı;
rüya
yandı bitti kül olduk

22 Eylül 2007 Cumartesi


Yağmur çiseliyor, korkarak yavaş sesle bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor, beyaz ve çıplak mürted ayaklarının ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor, Serezin esnaf çarşısında, bir bakırcı dükkânının karşısında Bedreddinim bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor. Serez çarşısı dilsiz, Serez çarşısı kör. havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor. ...
aşağıda bu güzelim şiirin mükemmel bir yorumunun videosu var..görmeyen,unutan,unutturulmuş yığınlara inat hala geçmişin hesabını görmeye çalışan, üstü alelacele kapananları açan birileri var

20 Eylül 2007 Perşembe

eski daktilom



zaman hırsız gibi dahil olup yaşamın kenar köşesinden bir yerine,içeride ne varsa kayda değer alıp götürüyor.soluk kısa ve acı bir buğu sadece.içten dökülenle yok sayılanın birbirine girdiği,artık düşünmenin bile anlamsız kaldığı bir zaman diliminde kendi kendine yetemeyen,kendi kendiyle yetinmeyen issiz izsiz bir gölge bırakıyor.
adı bile olmayan sadece alıp götürdükleriyle giderek irileşen bu kalp beyin kaosunda sadece düşünmenin yersiz olduğunu görmeyen bir sürü göz inadına akıl diyor..akıl kimbilir kaç kere terk edildi bu bedende!..

yok saymak ve hiçe eklemek aynı şeyse aslında bir o kadar da gerçek olanın ve içe işleyenin ta kendisi...
çok yalnız ve kimsesiz kalan parçalarımı birbirine yapıştırdım kocaman bir hiç çıktı ben olamadım bir türlü.
başım da sonsuz ağrıyor nereye dönsem yokluk.her şey eksik çok şey fazla.gel de kaosu yok say da yoluna devam et.karanlıkta biri var sanıyorsun kuyuların dibine yansıyan sadece kendi yüzün.
avunduklarınla yetin diyor bir ses....
bu kez verilecek cevabın çok gecikiyor.parçalarım'sız(lar)ım hepsi bu




düş zaman peşime

düş zaman peşime
sadece ikisi kaldı hayatta.bu fotoğraftan kalan;soluk almayı beceren iki kişi.diğerlerinin terkine inat,yaşamda direten iki kişi.hangileri ölüme bakıyor...hangileri hayatta diretiyor...hangileri yas bıraktı hangileri acı parçalarını süpürür hala...

her şey

her şey
onlarsız yaşanmıyor...sanal beyinlilere,sokakarası uyuşuklarına,vakitsiz yığınlara inat hem de

zaman ki sonsuzdur

zaman ki sonsuzdur
yaşamım boyunca içimi kemirttiniz.evlerinizle.okullarınızla.iş yerlerinizle.özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim dirilttiniz.YAZI YAZMAK İSTEDİM AÇ KALIRSIN DEDİNİZ.aç kalmayı denedim serum verdiniz.DELİRDİM.Kafama elektrik verdiniz.ben bütün bunların dışındayım.

sylvia plath çizgisi

sylvia plath çizgisi
kalbimin sızısı...hiçbir şeye benzemeyen.herkesten kıskanır gibi sevdiğim...

tezer&deniz

tezer&deniz

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim

tomris uyar...inceliklim,açık sözlüm,erken yitenim
Yoz bir toplum düzeninde yaşamaktan usanıp yaşamlarına son verenlere, üstlerine gaz döküp kendini yakanlara, hasta gözüyle bakıyoruz. Onları ruh hastası saymakla, insanın insanca yaşamak hakkına, insan olarak yaşayamıyorsa, yaşamı dışlama hakkına tepeden bakıyoruz. İnsan yaşadığı toplumdan utanç duyduğu için pekala canına kıyabilir, inanıyorum buna. Böyle önemli bir kararın arifesinde, öteki kararlardaki bocalamalara da yer yoktur üstelik: kaldırım kirlense de olur, banyo kanlansa da, çocuklar korksa da, dostlar üzülse de. Bu tür incelikler, kaygılar çok geride kalmıştır.

deniz bilgin

deniz bilgin
sessizce yittin; sesini duyan????

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD

FURÛĞ-İ FERRUHZÂD
"Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir seni kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek" ne çok var yitenlerden..ne de güzeldin.ne büyük sözleri fısıldadın gecenin kulağına.duymamanın hazzına kapılmış lal kalabalıklar arasında elbet var ışığını koklaya koklaya izinden gelen birileri

.....

.....

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ

ZELDA NİLGÜN MARMARA nil'de gün ansızın battı.k.İ
ey iki adımlık yer küre!senin bütün arkabahçelerini gördüm ben

selçuk baran

selçuk baran
haziran'dır,Arjantin tangoları'dır..kimselerin adını zikretmeyip hayata küstürdüğü sözcüklerin en güzel ustasıdır.erken çekip gidenlerdendir.az kaldı bitiyor derken bir bir önünde ölüm penceresi açılmıştır..sevdiğimiz ne kaldı...kim ellerimizi tutacak korkudan buz kestiğinde.kitapları basılmaz,sahaflar o "adam"ı tanımıyorum der...kim, peki kimin vicdanı sızlar?

Die Verwandlung